"Astroloji, burçlar aracılığıyla insanların kişilik özelliklerini, ilişkilerini ve yaşamlarını etkileyebilecek potansiyel enerji ve özellikleri inceleyen bir disiplindir."
Astroloji, yıldızların hesabı manasına gelen “Astrologia” kelimesinden türemiştir. Türk Dil Kurumu’na göre “Yıldız falcılığı” olarak yorumlanmaktadır. Oxford Dictionary ise biraz daha genel bir tanım kullanarak; "Göksel cisimlerin hareketi ile göreceli pozisyonları ve bunların insan hayatı üzerindeki varsayılan etkilerin incelemesidir" diye yazmıştır. Astrolog Robert Currey’ e göre; “Astroloji, gök cisimlerinin konumları ve hareketleri ile dünyadaki fiziksel süreçler ve yaşam arasındaki korelasyonun çalışması ve bunun sonucunda ortaya çıkan uygulamalardır. Bazı astrologlar yıldızlar ve takımyıldızlarıyla çalışsalar da, batılı astrologlar Güneş Sistemi içinde Güneş, Ay ve gezegenler (Plüton dahil) ile çalışırlar.”
Demin Currey’nin “Bazı astrologlar...” diye geçen ibarede kastetmek istediği şey birçok sayıda astroloji türü olsa bile, Zodyak (yani Güneş, Ay ve gezegenlerin gökyüzünde üzerinden hareket ettikleri takımyıldızların kemeri, diğer adıyla Burçlar Kuşağı) incelemesi genel olarak ikiye ayrılmaktadır: Hintlilerin kullandıkları Vedik Astroloji' sindeki Sidereal Zodyak ve Batı Astroloji' sinde kullanılan Tropikal Zodyak. Her iki zodyakın arasında farklar vardır ve sıklıkla birlikte karıştırılmaktadır.
Gökyüzünde hayali bir daire olduğunu düşünün, bu Zodyak’ı temsil edecektir. Bu dairenin içinde göksel objeler (Güneş, Ay ve gezegenler) belirli yörüngelerde daima hareket halindedirler. Bu objelerin pozisyonlarını hesaplayabilmek için referans noktaları gerekir, bunların da sabit olmaları gerekmektedir. Sidereal Zodyak, sabit yıldızlar oldukları gerekçesiyle Takımyıldızlarını kullanır. Başlangıç noktası olarak Koç takımyıldızı kullanılır. Toplamda 12 takımyıldızı olmakla birlikte bu 360 derecelik hayali daire 12’ye bölünerek her bir takımyıldızı 30’ar dereceye tekabül eder. Tropikal Zodyak ise referans olarak Ekinoksları (Gündönümünü) kullanır, yani Güneş ile Dünya’nın arasında dört mevsimi (İlkbahar, Yaz, Sonbahar ve Kış) de yaratan bağlantıyı temsil ederler. Başlangıç noktası yine Koç takımyıldızıdır ve İlkbaharın ilk günüdür. Kısacası baharın ilk gelişiyle Güneş’in hayali dairedeki pozisyonu Koç burcunun ilk derecesidir.
Sidereal ile Tropikal ’in arasındaki en temel fark, Sidereal, takımyıldızlarını “gerçek” anlamıyla ele alırken, Tropikal bunları “sembolik” anlamında kullanır. Astrologlar bu yüzden sıklıkla “Takımyıldızlarını ve Yıldız sembollerini birbiriyle karıştırmayın” derler, çünkü gökyüzünde kaç takımyıldızı olursa olsun, hayali daire 12’ye bölünmüştür ve 12 burç da isimlerini bu takımyıldızlarından almışlardır, tarihler de her zaman aynıdır. İşte bu sebeple “NASA açıkladı, burçlar 13’e çıktı, herkesin burçları kaydı” ifadesi Tropikal Zodyak’ı kullanan bir astroloğa hiçbir şey ifade etmemektedir. Üstelik, NASA yeni bir şey yapmadı, ancak medya bunu bu şekilde yansıttı ve epey astroloğu kızdırdı. Bahsedilen 13. takımyıldızı olan “Yılan burcu” (Ophiuchus) her zaman vardı. Hatta kaç takımyıldızı var diye sorarsanız, yaklaşık olarak 88 tane olduklarını söyleyebiliriz.
Astroloji neredeyse her kültürde görülebilmektedir ve dönemler boyunca farklı türleri ortaya çıkmıştır.
* Babil Astrolojisi: MÖ 2.milenyumda Babil'de ortaya çıkmıştır. Hava durumu, doğal afetler, insanların yaşamı gibi bütün fenomenlerin göklerden etkilendiği inancıyla başlamıştır. O zamanlarda 5 gezegenin varlığı biliniyordu ve tanrıları bunlarla ilişkilendiriliyordu: Jüpiter ve Marduk, Venüs ve İştar, Satürn ve Ninurta (Ninib), Merkür ve Nabo, Mars ve Nergal. Güneş tanrısı Şamaş ve Ay tanrısı Sin, hareketleriyle maddesel dünyayı etkiliyorlardı. Babil Astrolojisi onların hareketlerini tahmin etmeye çalışmaktaydı ve bu şekilde de maddesel olan her şeyin kaderi de öğrenilmekteydi. 12 tane ev oluşturuldu ve bunlar da günümüzde tanıdığımız 12 burcun temelini oluşturmuşlardır: Hayat, Fakirlik/Zenginlik, Kardeşler, Ebeveynler, Çocuklar, Hastalık/Sağlık, Karı/Koca, Ölüm, Din, Şerefler, Dostluk ve Düşmanlık.
* Helenistik Astrolojisi: MÖ 1.yüzyılda Akdeniz bölgesinde ortaya çıkmıştır. Her şey Büyük İskender'in fethetmesiyle başlamıştı, böylece Babil Astrolojisi ve Mısır Dekanik Astrolojisi birleşerek ilk horoskopik astrolojisi oluşturuldu. Yükselen'i ilk kullanan astroloji türüdür ve bunlardan türeyen 12 göksel evi de içermektedir. Doğum Haritasına (İng: Natal Chart) odaklanıldı ve birisi doğduğunda göklerin pozisyonları hesaplandı.
* Batı Astrolojisi: Helenistik Astrolojisi’nin bir uzantısıdır ve Zodyak üzerine kuruludur. Günümüzde en çok uygulanan astroloji türü budur ve günlük ile haftalık gazete köşelerini doldurmaktadır. Aynı zamanda kişilerin Doğum Haritaları çıkartılır, yani bir insanın doğduğu anda Güneş, Ay ve gezegenlerin gökyüzünde çizdikleri şekillerin Dünya’dan görünüşüdür. Bu harita kişinin doğum tarihi, yeri ve saatine göre çıkarılır ve sonucunda kişiliğini, yeteneklerini, gelecekteki durumunu ve başarı derecesini gösterir (astrologlar bu noktada “Astroloji deterministik değildir” derler, yani “Kader” ile karıştırılmamalıdır. Söyledikleri şey sadece “Tarih kendini tekrarlar / tarih tekerrür eder”dir). Zodyak'ın kendisi Kuzey yarımküre İlkbahar gündönümündeki Koç’un pozisyonundan başlar. Batı Astrolojisi, MS 2.yüzyılda yaşamış olan Antik Yunan matematikçi ve astronom Claudius Ptolemy'nin Tetrabiblos adlı eserinde görülmektedir. Bu dönemde 7 tane gezegenin (Güneş, Ay, Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs, Satürn) var olduğuna inanılıyordu ve günümüzde Ptolemaic Sistemi olarak bildiğimiz Dünya-Merkeziyetçi (Jeosantrizm) görüşü hakimdi. Güneş'in ve Ay'ın bile o dönemlerde gezegen sayılıp Uranüs (Sir William Herschel tarafından 1781'de keşfedildi), Neptün (John Couch Adams tarafından 1846'da keşfedildi) ve Plüton (Clyde Tombaugh tarafından 1930'da keşfedildi, 2006'da cüce gezegen olarak tanımlandı) gibi gezegenlerin varlığı da bilinmiyordu. Gezegen tanımları matematikçi ve astronom Nikolas Kopernik'in zamanında daha iyi anlaşılmıştı.
* Çin Astrolojisi: Diğer türlerden biraz farklıdır çünkü modern takvim yerine Çin takvimine bağlıdır. 60 senelik bir döngüye sahiptir ve ilk kısmı Yin ile Yang formlarında Beş Elementten, yani sırasıyla Tahta, Ateş, Toprak, Metal ve Su’dan oluşur. Ardından 12 Zodyak hayvan işareti ya da Dünyevi Dallar bulunur, bunlar da sırasıyla: Fare, Öküz, Kaplan, Tavşan, Ejderha, Yılan, At, Koyun (Koç ya da Keçi), Maymun, Horoz, Köpek ve Domuz.
Güneş, Ay ve gezegenlerin yaşamlarımızı ve kişiliklerimizi etkileyebilmeleri için bize ulaşabilen güçlü bir kuvvetin olması gerekmektedir. Sonuçta Plüton cüce gezegeni bile bizden ortalama olarak yaklaşık 6 milyar kilometre uzaklıktadır, yani saatte maksimum 950 kilometre hızla giden bir Boeing 777 uçağı ile 700 küsür sene sonra Plüton’a varırdınız.
Temel kuvvetler (ya da temel etkileşimler) parçacıkların birbiriyle nasıl etkileşim halinde olduklarını anlatır. Bundan sonraki kısımlar biraz kafa karıştıcı gibi gelse de, elinizden geldiğince dikkatli bir şekilde okumanızı tavsiye ederiz.
Bugüne kadar yapılan araştırmalarda bu etkileşimlerin sayısı 4 temel kuvvete indirgenmektedir:
1. Yeğin Nükleer Kuvvet
2. Zayıf Nükleer Kuvvet
3. Kütle Çekim Kuvveti
4. Elektromanyetizma
Sıkı bir astroloji savunucusu şöyle diyebilir: "Ne olmuş yani? Bütün bunların arkasında henüz keşfedilmemiş bir kuvvet olabilir."
Tabi böyle bir şey söylendiğinde kişinin bunu kanıtlaması gerekir. Fiziğin 4 temel kuvveti mesafeyle hızlı bir şekilde bozunuma uğramaktadır bu sebeple gezegenler-arası etkileri çok küçüktür, bu yüzden beşinci kuvvetin mesafeyle bozunmayacak kadar kuvvetli olması gereklidir. Galaksimizde 1011 tane yıldız bulunduğu halde bu kadar etkili bir şey görülememiştir. Astrolojiye göre Güneş'in ve Plüton'un eşit etkilere sahip olduğu da söylendiğine göre büyüklük bu durumda önemsizdir.
Durum böyle ise o zaman Güneş'in yörüngesinde bulunan asteroiti de hesaba katmamız gerekirdi. Kuiper Kemeri'nde 70,000 tane objenin bulunduğunu söyleyebiliriz. Bütün bu durumlardan dolayı bazı astrologların muhtemel bir açıklama olarak Sicim Teorisine sarıldıklarını görebiliyoruz.